Alevilik ve Aryan-Mezopotamya-Anadolu Medeniyetleri (Kadim Gerçek – Mitoloji)

Alevilik ve Mezopotamya Medeniyetleri (Kadim Gerçekler)

geyikli baba-ebulvefa


—Zere Dest – Hacı Bektaş-ı Veli—

zeredest

 Aleviliğin tarih boyunca dillendirdiği “Binbir ismin vardır biri de Ali, Ali diye; Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli, Ezel Ali, Ahir Ali” deyimleri Bin Tanrılı Halk Hatti-Luvilerin (Sümer- Lulubi/ Luvi, Guti (Hatti), Kassu ve Turukku) Gök Tanrısı Eli ile ilişkilidir.Gök Tanrısı Eli’nin binlerce yıl öncesi yazılı kayıtlara geçen Hadat şeklindeki sanı Anadolu’dan Hindistan’a uzanan coğrafyanın eski halklarınca günümüzde bile Xweda,Xuda veya Hüda Eli şeklinde anılmaktadır.Çok eski bir halk resmi olan eli kalbindeki Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli tablosu da eski uygarlıklara ait resim yazı gelenekleriyle kültsel içeriklere konudur.Lol dilinde kalbe “zeri-a bele”, el’e ise “dest” denilmektedir. Söz konusu resimde Hünkarın kalbinin üzerine bastırdığı el Zazaca veya Lolca resim yazısı olarak okunduğunda “Zere Dest veya Zere Dost “ tan “Zerdüşt-Zerdest” sanını kavratmaktadır.

Zeredest Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli , Pençe-i Ali Abba

Geçmişte Zerdüşti olduğu bilinen Alevi ,Kürt -Alevi ve Türkmen Halkıyla ilişkili Avesta adlı kitap da çok köklü bir Alevi-Bektaşi Dergahı olan İran Azerbaycanı Erdebil Dergahı ve kültsel bir dağ olan Sabalan Dağı’nda (Zerdüşt), Zaza lehçesinin eski bir diyalektiyle yazılmıştır.

Kaynak: Kemal Soyer

Düzenleme: Kul Seyyid


Hitit. Bizans, Selçuklu-Osmanlı. Agidius, Kaygusuz Abdal, Abdal Musa. Ok, geyik mızrak. Dergah takip intisap, taliplik… 4 Farklı devir 4 aynı kabul. Dün ön bilgi vermiştim ama yinede ekleyeyim.kaygusuzkulseyyid

Kaygusuz Menkıbesi:

Kaygusuz Abdal’in asil adi Alâeddin Gaybî’dir. 14.yyda yaşamıştır.Menkıbeye göre yasami söyle: Gaybî, Alaiye (Alanya) Beyi’nin oglu imis. Iyi bir ögrenim görmüs. Bir gün yaraladigi bir geyigi kovalarken Abdal Musa’nin Elmali’daki dergahina varmis. Dervislerden geyigi sormus. Abdal Musa, koltugunun altina saplanan oku göstererek, “Ogul attigin ok bu mudur?” diye sormus. Sasirip üzülen Gaybî, onun ayaklarina kapanmis, tekkesine kul olup Kaygusuz adini almis. Kirk yil orada hizmet etmis. Aleviliğin ululari arasina girmiş. Mısıra gitmiş, hakka yürüyünce orada mukattam dağına gömülmüştür.

İşin ilginç yanı Osmanlı Abdal Musayı savaşçı diye gösterir ve bursanın fethine katıldığını söyler. Bu bence gerçek olmasada aslında asker ok mızrak hikaylerinin dolaştığı bir yerde sanırım ipucudur. hiçbir alevi piri üzerinde bu fetih, savaş söylemleri yokken neden sadece abdal musa konusunda rivayet edilir sizin hayal gücünüze bırakıyorum.

Dipnot: Tarihlerde bir ufak hata olabilir malumunuz kesin tarihe ulaşmak çok zor.

–KUL SEYYİD–


 semah_hitit2

Bir Hititli Bergama-Pergamon Müzesi –Berlin


hattusa_semah
HİTİT -LUVİ Dönemi-Hattuşa Yazılıkaya

elleri birleme-bogomil

Amacım benzerliği ortaya koymaktır. Aleviliğin kadim geçmişini veya sırlarını sorgulamaktır. Hemen söyleyeyim: Alevilik serçeşmedir bana göre. Anadoluda hep vardı ve bogomilleri etkileyen, bizansı etkileyende kendisi idi. Onların ardılları değil tersine onları etkileyendi. Onları besleyendi. Aleviliği onlara bağlamak değil tam tersine aleviliğin gizemlerinin bogomilleride etkilediğini düşünmüşümdür. Aşk ile… (Kul Seyyid)

Bogomiller:
12. yy (1100lü yıllar) da bulgar düşünürü doktor basile’ in gizemcilik öğretisi.bulgaristan dolaylarında ortaya çıkmış bir heterodoks inanç akımı. tıpkı islam heterodoksları gibi, bogomiller de sivil itaatsizliği savunur, yaşadıkları topraklarda hiyerarşik düzeni reddederler ve çoğunlukla gezgin keşiş/derviş hayatı sürerlerdi. bogomil keşişleri, italya ve fransa’ya kadar ulaşarak, öğretilerini yaymış ve buralarda kathar inanışının doğmasına önayak olmuşlardır. her daim anadolu heterodokslarıyla yakın ilişki içinde olan, hatta vakti zamanında şeyh bedrettin’e de yardım etmişlerdir.


kargamıs-hurri-mitanni-baglama
M.Ö 3000 (700?). Hurrilere ait bir duvar resmi. Bağlama ve püskül dikkati çekiyor. Bağlamanın işkenbe-i kübradan atıldığı gibi ortaasyadan gelmediği, anadoluda hep varolduğunun en büyük kanıtı. Bu kabartmada ayrıca diğer tarafta lokmalar dağıtılıyor ve müzisyen (zakir) bağlama çalmaktadır.


med-bayragi-alevi-devletleri
Kısmi kaynak: Kemal Soyer


dionysos-aslan yürütme
12 Olympos tanrısından biri olan Dionysos, Zeus ile Semele’nin oğludur.Dionysos “bağ bozumu” ve “Şarap” tanrısı olarak da bilinir. Şarabın sadece sarhoş ediciliğini değil, sosyal ve faydalı etkilerini de temsil eder. Medeniyetin destekçisi ve barış aşığıdır.


axameniş aslan yürütme
Axameniş Dönemine ait bir silindir mühür. Aslan üzerinde bir kral. (Ghirshman 1963)


Erbil-Ishtar-Goddess-kürdistan
Kürdistan – Hewlêr (Erbil) Tanrıça İştar

http://archaeology.org/issues/145-1409/features/2419-kurdistan-erbil-excavations#art_page3


sultansahak-duvar yürütme

<Yârsân Efsanesi: Arslan yürüten Pir Mikail, Duvar Yürüten Sultan Sahak>

Sultan Sahak, gizli öğretilerini dünyaya yaymaya hazır olduğunda, ilk dört yoldaşıyla beraber, Şîrvan nehrinin yukarı kesimlerinde, Hawraman’da, Pirdiwar (İran – Irak sınırında Şêxan Köyüne yakındır. Ek>Kul Seyyid) denilen bir yerde yerleşmeye karar verdi. Yoldaşlarından biri olan Davud, usta bir duvarcıydı ve nehre uzak olmayan bir yerde bir ev inşa etmeye başladı. Ancak ev yapımı için seçilen yer, önemli sihirli güçlere sahip olan ve uzun süredir yörede ruhani hakimiyetini sürdüren Pir Mikail’e aitti. Pir Mikail, tahtına göz diken bu adamın ve taliplerinin gelişine çok sinirlendi ve gizli güçlerini kullanarak onları cezalandırmaya karar verdi.

Vahşi bir aslana bindi, zehirli bir yılanı kırbaç gibi kullanarak, vahşi bir savaşçı görünümünde Pirdiwar’a doğru sürdü. Pir’in yaklaştığını gören Sultan Sahak, Davud’a ördüğü duvarı yükseltmesini, duvarın üzerine tünemesini ve Pir Mikail’i karşılayarak ne istediğini sormasını emretti. Sultan’ın emriyle duvar, Davud’u sırtında taşıyacağından mutlu olarak yükseldi. İki binici (biri aslanda, biri duvarda) Şîrvan nehrinin iki yakasında karşı karşıya geldiler. Davud, Pir’i dostça selamladı. Ancak diğeri çok kızgındı ve “Nedir bu?” diye bağırdı. “Ben Şeyh Sahak’ı bulacağımı sanmıştım. Oysa şu anda duvarlarla oynamaya çalışan sıradan bir büyücü çırağıyla karşı karşıyayım.” dedi.

Davud, sakince cevap verdi: “Ben Sultan’ın sadece talibiyim; Sultan’ın dışında, hiç bir şeyin varlığı yoktur!”. Pir Mikail; Davud’a, Pirini çağırmasını emretti; fakat daha arkasını dönmeden, Sultan Sahak aniden ortaya çıktı. Sultan’ı görünce Şirvan nehri coşkuyla kükredi; Bu ses öylesine güçlüydü ki, nehrin kenarındakiler birbirlerinin konuştuklarını duyamadılar. Sultan Sahak, Pir Mikail’e “O kadar güçlüysen, şu nehri yatıştır da görelim” dedi. Tabi ki Pir bunu beceremedi. Bunun üzerine, Sular Tanrısı olan Sultan Sahak, nehre sakinleşmesini emretti ve nehir hemen itaat etti.

Sonra Sultan, Davud’a, sihirli halısını nehrin üzerine serip, halının üzerine oturmasını emretti. Ayrıca, Pir’in aç olduğunu da fark etti ve elini nehrin suyuna vurur vurmaz, tamamen pişmiş, yenmeye hazır bir balık ortaya çıktı. Balığı Pir’e vererek, tek bir kılçığını kırmadan balığı yemesini söyledi. Pir, balığı yiyip bitirdiğinde nehirden canlı bir balık başını çıkardı ve Sultan’a; “Arkadaşıma ne yaptın? Onu geri istiyorum! Lütfen arkadaşımı geri ver ey Sular Tanrısı!” dedi, Sultan, kırılmamış balık kılçıklarını Pir’den geri aldı ve onları tekrar canlı bir balığa dönüştürdü. Sonra onu nehre bıraktı. Bütün bu olup biteni gören Pir Mikail, Sultan Sahak’ın ruhani üstünlüğünü kabul etti ve onun sadık taliplerinden biri oldu.

-M. Von. Bruinessen-


alevilik-ezdan-yezdan-ezdailik
Yıllardır yalan bir propaganda sürdürülmüştür. Bu propaganda sonucu Aleviliğin ve Alevilerin özellikle Orta Asya’dan geldiği ya da Mekke ve Medine’nin bir ürünü olduğu insanların bilinçaltlarına yerleştirilmiştir. Aleviliğin semavi dinlerle ve onların coğrafyalarıyla ya da hiçbir izin tespit edilemediği yerlerle açıklanamayacak kadar büyük bir kült olduğu gözlerden uzak tutulmuştur.

Aleviliğin kökleri ve derinliği henüz ortaya çıkartılamamıştır. Ancak yakın bir gelecekte dünya bilgisini değiştirecek sansasyonel bilginin ilkleri görülmeye başlanmıştır. Mürşit ocaklarımızın üzerinde ve yakınında bulunduğu Yukarı Mezopotamya’daki Soğmatar ve özellikle Viranşehir’deki Göbeklitepe kazıları büyük Ezdan kültünün kavranması açısından eşsiz bilgiler sunmaya adaydır. Şengal-Laleş’teki Ezidi tapınağımızın girişindeki, bazı mürşit ocaklarımızın sancaklarını da süsleyen karayılan motifi Göbeklitepe’de ortaya çıkmıştır. Bilindiği gibi dedelerimizin kerametlerinde, onların karayılan olup pınara aktığı ve bir daha çıkmadığı anlatılmaktadır. Göbeklitepe’de ortaya çıkartılan tapınakların duvarlarında turna sürülerinin resmedildiği görülmektedir. Hermes ile turna arasında çok sıkı bir ilişki vardır. Mısır’a atfedilen Hermes kültünün merkezi Göbeklitepe’de bulunmaktadır. Çünkü Göbeklitepe on bir bin yıl önceyi işaret etmektedir.

https://kulseyyid.wordpress.com/alevilik-ezdanin-parcasidir/

ÜNSAL ÖZTÜRK

Alevilik ve Aryan-Mezopotamya-Anadolu Medeniyetleri (Kadim Gerçek – Mitoloji)’ için 10 yanıt

  1. alevilki insan olma ve insanla yardanın arasına girilmeycegini anlatan en güzel yaşam felsefesidir

    Beğen

    1. Öncelikle sizleri kutluyorum. Tarihi izler, kazılar, kabartma ve çizimler; tarihi öğretinin ta kendisidir. Bana göre Alevilik öğretisi İmam Ali, Hasan-Hüseyin… ve sonrasıdır. Ancak, bu öğretinin bin-yıllara dayanan bir geçmişinin var olduğu da malumdur. Bizim topraklarımız onlarca medeniyete ev sahipliği yapmıştır. İşgaller, göçler vs. Topraklarımıza gelen her kavim, kendisinden önceki medeniyetlerle savaşmış, kendi öğretisini dayatmıştır. Yanılıyor olabilirim. Ancak Aleviler, yüz-yıllardır “Şah-ı merdan ALİ” ve on-iki imamlar diyorlarsa, burada ciddi bir soru işareti (?) var demektir.
      İnanın, Kemal SOYER Bey’in çalışmaları (çalışırken elde ettiği bilgiler) beni derinden etkilemiştir. Salt bu sebepten Paris le Louvre müzesindeki Gudea silindirini ziyaret ettim. İnsan düşüncesinin, tasavvur ve imgelem gücünün sınırsız olabileceğini varsayanlardanım. Bilime, ilim ve irfana inananlardanım. Bilimsel olmayan hiç bir tez ve düşüncenin anlam bulmayacağına yürekten inanıyorum. Alevilik, bana göre teolojik bağlamda bir din olarak ele alınamaz. Zira bu yaklaşım yetersiz olur. Aleviliğin, derin bir felsefe olduğuna inanıyorum. Bağrında bütün insani değerlerin, sosyalleşmenin ve tertemiz ahlak kurallarının saklı olduğu gizemli bir öğretidir…
      Sizlere, emek ve çalışmalarınıza olan saygılarımı kabul ediniz lütfen…
      Kayıp yönlerimizin bir gün-ışığına çıkması dileğiyle, Muhabbetle kalınız.
      M. Zewal Dogan

      Liked by 1 kişi

  2. Mezopotamya insanligin esigidir.Ilk insanlik medeniyetlerinin ortaya çiktigi yer.Afrikadan yola çikip gelen,yari insan yari maymun,insanin,ayakalri ûzerine tamamen dikildigi,ve medeniyetler kurmaga basladigi yerdir mezopotamya.Onun için insanligin esigi denildi.Burdan insanlik tüm dûyaya yayildi.yakin zmanda çinliler,çinin insanligin esigi oldugunu idda ettilerse,arastirmalrda,Mezopotamya kazilari daha eski oldugu ispatlandi.Onun için ,ilk yerlesim alani,ilk evcillesme,ilk sehirlerin kurulmesi,ve ilk devletin ortaya çikmasi mezopotamyada olmustur.Bunlar arkeolojik kazilarla ispatlidir.Onun için insanligin gelistirdigi,din,kültür,bilim ,felsefe konularinin kôklerini hep mezopotamyadaki medeniyetlerde buluruz.Zaten,her gelisme ,kendisinden önce var olan ,yasanan olgunun üzerinde ,yani ona dayanarak saglanilir.Hiç bir sey kendisinden önceki var olandan kopuk olarak ortaya çikmaz,her olgu bir digerine baglidir.Din Kültür,felsefe,bilim, bunlar hep böyle gelisme kaydetmislerdir..Bu bilimsel anlayisin disindaki tûm var sayimlar,uydurma,zoraki,ne üdûgü belirsiz,ansizin ortaya çikmis,hiç bir sebebi olmayan seklinde.Giderek,bir topluluga,vede uluslarin ortaya çikmasiylada ,bir ulusa mal ederek,üstün ulûs,yaratilarak,baska uluslari kölestirip,sömürrü aracina dönüstürdûler..Felsefe,Bilim,Din insanlarin evreni tanimlamak için ortaya atiklari,gelistridikleri birer kurumlardir.felsefe,madde hareketini tanimlayan bilim dali.Bilim;madde hareketini tanima bilgisidir;Din,bilinmiyen taninmiyan olgulari tanimlamaya çalisan,hiç bir madde hareketine dayanmiyan,tamamen,hayali varsayimlara dayanarak açiklama bir kurum.Elestiri,itirazi kesinlikle kabul etmeyen,söyleneni,oldugu kabul buyuran bir anlayistir.Oysa Felseve ve Bilim,tamammen madde hareketinin tanimlanmasi ve bilinmesi oldugu için,düsünme,kesfetme;arastirma,elestirilerek,en dogru madde hareketlerinin bilinmesini saglayan bir anlayislardir..Din kendisinden önceki bilgileri tamamen red ederken,hiç kabul saymazken.Felsefe ve bilim kendisinden önceki bilgileri temel alir,onlara dayanarak,onlardan ögrenerek,yeni bilgileri ekleyerek,yeni yeni bilinmiyen madde hareketlerini tanilayarak,kesfederek,bilimi gelistirir.Onun için sömürücü sinif ve devletler,Felsefenin ve bilimin düsmanidirlar;Kitleler tarafindan ögrenilmesini istemez,hep engelemek içinde her türlü yola bas vururlar.felsefe ve bilimi ögrenenleride,düzenin devletinin düsmani ( ki bu dogrudur;)Halkin toplumun düsmani ilan ederler,her türLû entrika ve hillelerle onlari ortadan kaldirmaya çalisirlar,çalisacaklarda.Ama DINI ise tam tersi millyarlarca sermayelerle destekliyerek,basin yayin,ve tüm medyalari araciligiyla,egitim alanlarda,yeni nesillere empoze ederek,halkin günlûk yasamina iyice sokarlar.Din felsefesiyle yetisen insanlar,iyi birer KÖLE ve sÖMÜRÜ araci olurlar ki,buda sömürücülerin saltanatlarinin devaminin garantisidir..

    Beğen

  3. degerli dost, sizi tebrik ederim.arastirmalariniz anlamli ve cok önemli kuskusuz. Islam tarihinin Alevi tarihinde kisa oldugunu Halkimizin ögrenmesi ancak bu tür arastirmalarin bire bir Toplumla paylasilmasi ile mümkün olacak diye düsünüyorum. Bizlere bu Konuda Kütüphanemize Kitap (kitaplar) gönderebilirseniz cok mutlu olacagiz. CD, Video da olabilir. Kizilbas Selamlarimla Cevat Agdas

    Beğen

Yorum Yap - Katkı Sun