(¹) Alevi – Bektaşî yazınında bir de “Devir” kuramı vardır. Bu kurama göre, Gayb Âlemine, yani madde âlemine düşen varlık, önce cemat (cansızlar), sonra bitki, daha sonra hayvan, en sonra da insan biçiminde görülür. Bu aşama ve evrelerden geçer. Toprak – Ateş – Hava – Su ana dörtlüdür. Bu dört öğeden geçen insan, asıl gerçeğinden haberli olmak ve aslına kavuşmak isteğinde bulunur. Ondan sonra derece derece yükselerek, çeşitli aşamalardan geçerek Hakk’a yani Tanrı’ya kavuşur. Bu bir çeşit “iniş ve çıkış” tır. (¹ Kaynak: Alevi-Bektaşi Şiiri Antolojisi)
Ruh, mükemmele ulaşana kadar bedenden bedene dolaşır / kalıp – don değiştirir ve sonunda Evrensel Ruh ile birleşir. Ruh, konuk olduğu bedende ölüm durumunda bedenden ayrılır, yeni biçimlerle Kâmil İnsan oluncaya kadar, yeniden vücut bulur (1001 don veya Dun ba Dun). Ruhun Kamil İnsan olma amacı veya Tanrıya kavuşma çabası, Alevi’yi iyilik peşinde koşma zorunluluğuna itmiştir. İyi insan, yaşadığı hayat boyunca Kamil İnsan’a dönüşecek ve asli kaynağa geri dönecektir.
Devir İnancı (Kavs-ı Uruc ve Kavs-ı Nüzul): Devir; dönmek, dolanmak, çağ ve zaman, etrafında dönmek manalarına gelir. Alevîlik veya inanç açısından bakıldığında ise; madde alemine düşen varlık yukarıda da belirtildiği gibi önce cansız (cemat) sonra bitki (nebat), sonra hayvan ve en son olarak insan biçiminde görülür. Bir nevi tekâmül-evrim süreci geçirir. Bu süreç Kavs-ı Nüzul yani “inme yayı” ile ifade edilir.
Devir bununla sınırlı değil. Dört kapı, kırk makam gibi birçok eğitim süreçlerinden geçen insan (homo sapiens) insan-ı kâmil olur ve ondan sonra artık geldiği kaynağa geri döner. Yani hak ile hak olur. Alevî atasözünde anlatıldığı gibi ” Hay’dan geldi, Hû’ya döner” ve ölmez, hakka yürür. Tüm bu süreç bir yay veya daire, çember şeklinde anlatılır ve buna Kavs-ı Uruç ” yükselen veya çıkan yay” denir; çünkü geldiği başlangıca geri döner. Aksi durumunda ise çeşitli formlarda insan-ı kâmil olununcaya dek bu süreç devam eder. Çünkü ruh hâlâ hamdır, yani ham ervahtır.
Kavs-ı Nüzulda çar anasır (yani dört madde ateş hava su ve toprak) yani ana dörtlü etkin iken; Kavs-ı Uruçta ise kendi varlığından (dört kapı kırk makam gibi çeşitli itikadî eğitimsel ve bilinçsel süreçlerden geçerek) geçmek önemlidir. Bu varoluş çemberinin son halkası, insan-ı kâmil olmak ve hakka ulaşmak, kaynağa dönmektir. Bir ek yapmak gerekirse, Devir Kuramı; Tenasuh, Işık (Südur) ve İnsan-ı Kâmil teorilerinden bağımsız değildir.
Devir kuramı Aleviliğe hastır ve hiçbir din (semavi denen dinler anlamında) devir inancını kabul etmez; çünkü bu inanç cennet ve cehennem kabulüne terstir. Hiçbir dinde de yoktur, zorlama fikirlerle var dense de bizzat Alevi pirleri tarafından reddedilmiş ve bu dillendirilmiştir, 500 yıl öncesinden… nereden anlıyoruz?
Dört kitapta yoktur bu ilim inan
İlm-i Devriyedir bu bir sırrı kan
Bulup bir mürşid-i kamil ü irfan
Okuyup bu dersi âyâna geldim
Hüsnî (16.yy)
Açıklama: Pir; devir inancının dört kitapta (zebur, tevrat, incil ve kuran ) olmadığını; kanla sonuçlanan, gizli ve belkide dillendirilmemesi gereken bir sır, ilim olduğunu; bir kamilden, mürşitten bu sırrı aldığını, dersi ondan okuduğunu (4 kapı 40 makam sürecinde) ve açıkladığını, ayan ettiğini (yani açık, belli ) söylüyor.
Örnek:
Devri Daim-Kaim Olsun Ne demek: Aleviler; Hakka yürüdükten sonra kamil insan ise eğer (4 kapıdan geçmişse) DEVRİ DAİM ve KAİM OLSUN derler; Eğer hakka yürüyen İnsan-ı Kâmil değil ise (4 kapıdan geçmemişse), hala Ham Ervah (yani olgunlaşmamış ruhsa-ervah: ruh kelimesinin çoğuludur) arkasından “Mekanı cennet olsun” gibi Alevî terminolojisinde olmayan tabirler ile değil “DEVRİ ASAN OLSUN” (yani asan: Kürtçe, Farsça-Kolay demek) Yani devri kolay olsun derler. Bu sözler Devir inancının gereği olarak kullanılır. Mekanı cennet olsun, allah rahmet eylesin gibi terimler, karşılıklar islamın veya sünniliğin – şiiliğin söylemleridir (terminolojisi), Alevîlik ile hiçbir ilgisi yoktur.
Devriye: Devir kuramını anlatan şiirlere DEVRİYE denir ve Aleviler – Alevî pirleri tarafından yazılmışlardır. Yukarıda ana hatları çizilen kurama DEVİR, bu kuramı anlatan şiirlere ise DEVRİYE denir. Özetle: “Devir” kuramın adı, Devriye bu kuramı anlatan şiirlere denir. Şath ve Şathiyye veya Medh (övmek) övgü içerikli şiirlere Medhiyye denmesi gibi.
Devriye Örneği:
Katre idim Ummanlara karıştım
Kaç bulandım kaç duruldum kimbilir
Devr-e edip alemleri dolaştım
Bir sanata kaç sarıldım kimbilir
Bulut olup ağdığımı bilirim
Boran ile yağdığımı bilirim
Alt anadan doğduğumu bilirim
Kaç ebeden kaç soruldum kimbilir.
Dünyayı dolaştım hep kara batak
Görmedim bir karar bilmedim durak
Üstümü kaç örtü bu kara toprak
Kaç serildim kaç dirildim kimbilir
Gûfranî
Kemterî’yem yeryüzünde bittikçe
Çok kalıp eskittim gelip gittikçe.
Kemter Baba
Güruh-u Naci’ye özümü kattım
İnsan sıfatında çok geldim gittim
-Sıdkî Baba
Girdim Nesimî donuna postuma pare çektiler
O donda Mansur’dan Bağdat’ta dare çektiler
Ali adı Allah imiş ben Ali’ye yare çektiler
-Kuşçuoğlu (Yaresan)
Ölüler kalksın ayağa onlara can getirmişim
-Kuloğlu (Yaresan)
kısacası; alevilikte ölüm, cennet ve cehennem inançlarının olmaması devir inancının gereğidir.
Ölürse tenler ölür; Canlar ölesi değil
Yunus Emre
Bu ‘can’ bu ‘ten’de konuktur derken ulularımız bunu anlatmak istemişlerdir. AŞK İLE…
Kul Seyyid
…..

Toprak, Hava, Ateş ve Su’dan bahsederken Ateş yerine AR kelimesi kullanılmış. Kürtçede AR ateş anlamına mı geliyor?
BeğenBeğen